Ukrayna Savaşı ve Küresel Ekonomi, 2023 Öngörüleri

Burak Köylüoğlu

Bazı fırsatlar suya yazılan yazılar gibidir. Kısaca belirir ve belirdiği zaman yakalayamazsanız kaybedersiniz. Hannibal Cannae Savaşı sonrasında Roma’yı kuşatabilir ve alabilirdi. Veya Napolyon 1812 yılında Rusya seferine çıkmayıp, Portekiz’den Rusya sınırına kadar kontrol ettiği büyük bir imparatorluğu muhafaza etmeyi tercih edebilirdi. Veya Almanlar Schlieffen Planı’na sadık kalıp, I. Dünya Savaşı’nın daha ilk ayında Paris’i fethedip, savaşı kazanabilirlerdi. Veya Almanya II. Dünya Savaşı’nda Napolyon’un düştüğü hataya düşmeyip, 1941 yılında Sovyetler Birliği’ni işgal etmeye girişmeyebilirdi. Veya Stalin 1945 yılında savaşı muzaffer bir şekilde tamamladığı zaman, Polonya ve Çekoslovakya’yı Sovyet imparatorluğuna siyasi olarak katmak yerine ekonomik olarak daha yumuşak bir şekilde bağlayabilir ve Soğuk Savaşı tetiklemeyebilirdi. Tarih, yanlış stratejik  kararları her zaman cezalandırır.    

Rusya savaşı neden baştan kaybetti?

Rusya, 11 ay önce Ukrayna’ya taarruz ettiği zaman; başkent Kiev’i ele geçirip, savaşı yıldırım hızı ile bitirmeyi hedeflemişti. Ancak Ruslar, askeri stratejinin ölümsüz prensiplerini ihlal ettiği zaman, savaşın kaderi daha o zaman belli olmuştu. Rusların hangi prensipleri bu savaşta göz ardı ettiğini bir daha hatırlayalım:

  • Taarruz eden tarafın başarı kazanması için doğru noktalarda ve zamanda, ateş gücü, araç gücü ve asker sayısı anlamında en az üç kat üstünlüğe sahip olması gerekir. Bu prensip, Sun Tzu’dan beri değişmez bir kuraldır.  Savaşın ağırlık merkezi Kiev olmasına karşın, Ruslar savunmayı kıracak ölçüde askeri kaynak tahsis etmemiş idi.
  • Asla ve asla büyük bir şehre ve hele ki bir başkente tek yönde ve dar bir koridordan ilerleyen bir askeri güç ile taarruz edilmez. Almanya’nın I. Dünya Savaşı başında, 1914 Eylül’ünde Paris yakınlarında yaptığı hata gibi.
  • Ortasından büyük bir nehrin (Dinyeper) geçen büyük bir şehrin (Kiev) ele geçirilmesi için, nehir üzerinde birden fazla köprübaşı tutularak, savunmanın odağının ve ateş gücünün tek bir köprübaşına yoğunlaştırılması mâni olunur. Bu prensibin en güzel örnekleri; Sovyetlerin 1943 Ekim’inde Kiev’i Almanlardan nasıl geri aldığı ve Budapeşte’yi 1945 Ocak ayında nasıl ele geçirdiğidir.  

İşin garip tarafı Rusların askeri tarihinde bu tür savaşların nasıl yürütülmesi gerektiği konusunda daha Napolyon Savaşları’ndan itibaren tonla örnek olmasına rağmen benzer hataların yinelenmiş olması oldukça şaşırtıcıdır.  

Ruslar Kiev’i almış olsalar dahi Ukrayna’yı büyük ölçüde işgal edip, kontrol edecekleri bir askeri güç hazırlamamış olduğu anlaşılıyor. Rusya’nın muzaffer bir şekilde, kendi koşullarını kabul ettireceği bir barışa ulaşamayacağı daha savaşın başında, Mart 2022’de anlaşıldı.

Kiev’deki savaşın kaybı, Rusların bu savaşı kendi koşullarını dikte ettirecekleri bir barışı sağlayamayacaklarını ortaya koymuştu. Harkov ve Odessa yönündeki harekatlarının başarısızlığı ise, Rusların bırakınız Kiev’i, Ukrayna’nın hiçbir hayati merkezini ele geçirip, elinde tutamayacağını ortaya koydu.      

Savaş 2022 Mayıs’ından sonra ağır ağır gündemi değişen tam bir yıpratma savaşına dönüştü. Batı Dünyası Ukrayna’nın çökmesini engelleyecek tanksavar ve uçaksavar silahlarını sağladığı gibi, modern bir topçu savaşına dönüşmüş olan savaşta Ukraynalılara üstünlük sağlayacak HIMARS gibi, modern topçu silahları da sağladı. Bu silahlar sayesinde Ukrayna ilk önce Rusları ülkenin ikinci büyük şehri olan Harkov yakınlarında gerilettiği gibi, güneyde Kherson gibi stratejik bir şehri geri aldı. Aşağıdaki harita The Economist’ten alıntıdır.

Sonuç olarak Ruslar Ukrayna’yı siyasi olarak en az iki kuşak boyunca kaybetmeyi garantilediği gibi, güney Ukrayna’da Melitopol-Mariupol koridorunu ele geçirip, Kırım ile Rusya arasında kara koridoru oluşturmak dışında önemli bir askeri başarıya erişemedi. Buna karşın Rus askeri gücünün aslında o kadar da caydırıcı olmadığı gerçeğinin ortaya çıkması, Rusya ekonomisini izole eden yaptırımlar ve Rusya’nın Çin’e olan bağımlılığının artması gibi önemli kayıpları oldu.   

Savaş ve küresel ekonomik satranç

Savaş Rusya’nın ve Ukrayna’nın karşılıklı olarak sendelediği tam bir yıpratma savaşına dönüştü. Ve bu savaş tam da Demokrat Başkan Joe Biden’ın istediği gibi gidiyor. ABD, misyonu tartışmalı hale gelmiş NATO’yu diriltip, AB’yi siyasi olarak ABD-İngiltere eksenine yaklaştırdığı gibi, Rusya’yı Ukrayna Savaşı’na çekerek AB-Almanya-Rusya enerji bağını koparmış oldu. Şu an Nordstream I (2011-2012’de devreye girdi) ve Nordstream II (2021’de tamamlandı ama hizmete girmedi) doğalgaz boru hatları artık Almanya’nın enerji denklemi içinde değil. Nordstream I projesine ABD daha George W. Bush başkanlığı döneminde karşı çıkarken, Başkan Obama da Nordstream II’yi engellemek için her türlü diplomatik yolu denemişti.  Diğer bir deyişle, ister Cumhuriyetçi olsun, isterse Demokrat olsun tüm ABD yönetimleri tam 20 yıldan beri Rusya’nın AB’ye enerji ihracatını sınırlamaya çalışmıştı.

Bu benzersiz stratejik oyunu başarı ile sonuçlandırma işini Biden yönetimi becermiş oldu. ABD, Başkan Trump döneminde, ABD doğrudan bir strateji ile Çin firmalarına ekonomik yaptırım uygulamaya başlamıştı. Trump’ın yaklaşımı ABD’nin müttefiklerinim çıkarlarını ABD çıkarları beraber harmanlayarak Çin-Rusya eksenine karşı ortak bir politika oluşturmaksızın, doğrudan ve sürat ile tek taraflı yaptırımlara girişmek üzerine dayalı idi. Trump ABD’nin geleneksel ortaklarına da sopa göstermekten kaçınmamıştı.       

Biden yönetimi ise 1945 sonrası geleneksel Amerikan yöntemlerine geri döndü. Batı dünyasını yani müttefiklerini Rusya-Çin eksenine karşı ortak bir strateji çevresine topladı. Bugün hem Ukrayna ve Tayvan; Batı blokunun öncü savunma mevzileri haline gelirken, ABD öncülüğünde Batı Bloku, Rusya’ya karşı tam bir “Anaconda” stratejisi uygulamaya başladı. “Anaconda” stratejisi, Amerikan İç Savaşı sırasında Kuzey’in, ABD’nin en büyük ihracatçısı olan Güney’in limanlarını ablukaya alarak, Konfederasyonu ekonomik olarak boğma planı idi. Bu strateji o kadar başarılı olmuştu ki, Güney savaşa başladığı 1861 yılında savaşı kaybettiği anlaşılmıştı.

Anaconda stratejisinin en başarılı örneği Britanya İmparatorluğu’nun muazzam donanması ile Almanya’yı I. Dünya Savaşı’nda ablukaya alarak, Avrupa’nın bu en büyük gücünü dört yıl içinde ilk önce sanayi, sonra askeri ve en nihayetinde sosyal olarak çökertmesi idi. Almanya bütün ihtişamına rağmen 1918 yılı sonunda tamamen çökmüştü.

Rusya’ya karşı modern “Anaconda” stratejisinin kısmen ve kısa vadede işe yarayabildiği söylenebilir. Kapsamlı ekonomik yaptırımlar Rusların askeri anlamda modern mühimmat ve silah üretimine önemli bir darbe vurmuş olsa da, bu yaptırımların karşı blokta yani Şangay İşbirliği Örgütü içinde ekonomik entegrasyonu hızlandırdığı, USD veya EURO temelli rezerv paralara dayanmaksızın ve Batı finansal sistemini kullanmadan ayakta durabilecek rakip bir ekonomik alanın oluşmasını hızlandırdığı da bir gerçektir. Batı’nın yaptırım silahı her zaman masada bir koz ve tehdit olarak tutulduğu zaman başarılı olmuştur. Diğer yandan bu silahın kullanılması Batı için kısa vadeli bir başarı ve üstünlük sağlasa da uzun vadede stratejik bir kayıp haline gelebilir.

Enerji denklemi

2022-2023 kış döneminin olağandışı bir şekilde ılık geçmesi, Rusların Batı Avrupa’ya karşı kullandığı doğalgaz silahının etkisini azaltmıştı. Batı Avrupa hızla Rus doğalgazına alternatif fosil yakıt ve yeşil enerji yatırımlarına dönerken, aynı zamanda Rus doğalgazı eksikliğini kısmen  tamamlayacak LNG boşaltım ve depolama yatırımları için milyarlarca EURO tahsis etmek durumunda kaldı. LNG ithalatı, Rus doğalgazının yerini uzun vadede alacak bir potansiyele sahip değil. AB, Rus doğalgazına olan bağımlılığını tamamen kesmeyi hedeflediği 2023-2024 kışı için halen yeterli alternatife sahip değil. Nordstream’in kapanmasından sonra, Avrupa’ya Rus doğalgazı ağırlıklı olarak, halen Belarus-Polonya, Türkiye ve Ukrayna üzerindeki boru hatları ile gidiyor. Gasprom, 19 Ocak’ta  Ukrayna üzerinden sevk ettiği gazın hacmini de düşürmeye başladığı ortaya çıkmıştı. Türkiye’nin bu zor enerji denklemindeki öneminin ne kadar arttığını görmemek mümkün değil.

G7 ve AB’nin Rus ham petrolüne karşı uyguladığı 60 USD/varil fiyat tavanı silahının ne ölçüde işe yarayacağı tartışmalıdır. Bir kere Rus ham petrolünün en büyük alıcısı, Çin ve Hindistan’dır. WTI spot fiyatı 82 USD/varil, Brent spot fiyatı 87 USD/varil iken, Rus ham petrolüne karşı 60 USD/varil tavan fiyatının uygulanması, Çin ve Hindistan’a özel olanaklar sağlayan kontratlar yapma olanağı verecektir. Daha da önemlisi,  Çin  Batı yaptırımlarının sigortacılık ve taşımacılık sektörlerine de yayılarak bir silah olarak kullanılması karşısında bu sektörlerdeki küresel payını arttıracaktır. Batının yaptırım silahlarına karşı Çin her kritik sektörde önemli bir oyuncu olmak zorunda hissedecektir ki , bu da küreselleşmenin geriye alınması, küreselleşmenin getirdiği toplam verimliliğin bir bölümünün kaybı anlamına gelir. Bu da maliyetlerin tırmanması ve küresel kaynak dağılımının bozulması anlamına gelir.  

Sonuçlar ve 2023 öngörüleri

Ukrayna Savaşı tek başına bir savaş değil, Batı Bloku ile Şangay İşbirliği Örgütü arasındaki jeopolitik mücadelenin bir “sideshow” ‘u yani ana gösterinin bir yan gösterisi oldu.

Rusya’nın kendi şartlarını tamamen dikte ettirdiği bir başarı kazanması artık askeri olarak olanaklı olmamakla beraber, Ukrayna’nın da savaşı tamamen kendi hedeflerine ulaşarak kazanması da halen olanaklı değildir.

Bir kere bu savaş tam bir yıpratma savaşıdır. Ukrayna alt yapısı olağanüstü ölçüde tahrip olurken ve askeri insan gücü anlamında aşınırken, Ruslar da ekonomik ve askeri anlamda büyük kayıplara uğradı. Rus endüstrisi önemli ölçüde savaşın gerektirdiği ihtiyaçlara göre yeniden organize olurken, Ruslar 2022 sonbaharında yarı seferberlik ilan ederek, 300,000 kişilik yeni bir rezerv oluşturmaya başlamıştır. Bu rezervlerin eğitimi ve konuşlandırması tamamlanmak üzeredir. Şu ana kadar savaş, Batı Bloku’nun istediği gibi gitti. Rusya ABD’nin Vietnam’da veya Sovyetler Birliği’nin Afganistan’da olduğu gibi bir bataklığa girdi. Savaşın temposunu Amerikalıların ve müttefiklerinin verdiği modern silah ve mühimmatlar belirliyor. Batılılar Ukrayna’ya Rus ana topraklarını vuracak silah ve mühimmatları vermeden, Rus ordusunu yavaş yavaş aşındıracak bir savaş ortamı kurdu.

Ancak, Putin’in Washington ve Londra’dan orkestre edilen müziğe göre dans etme lüksü yok. Çünkü Rusya eğer savaşı kaybederse veya kaybetmiş gibi görünen bir ateşkes anlaşması ile masadan kalkarsa, uzun vadede Moskova’nın Rusya Federasyonu içinde oluşacak merkezkaç kuvvetlere engel olması olanaksız olur.

Ukrayna genelkurmay başkanı ve Batılı think-tank kuruluşları yakın zamanda önemli bir Rus taarruzu bekliyor. Bu düşünceye ben de katılıyorum. Rusya bir ateşkes görüşmesine rakibini oturtmak için Ukrayna’nın savaşma kapasitesini kırarak, daha sonra ödün olarak vereceği stratejik bölgeler ele geçirmek zorunda. Savaşın uzaması Ukrayna’nın da aleyhine, rakibine göre çok daha az bir nüfus ile çok cepheli bir savaş yürütmeye çalışıyor. Üstelik ülkenin tamamı Rus füzeleri nedeni ile hedef durumunda.

ABD ekonomik anlamda en kötüsünü geride bıraktı. Yıllık enflasyon Aralık 2022’de %6.5’a geriledi. Aylık enflasyon uzun zamandır ilk defa eksi bir değer ile (-%0.10) kapandı. Üstelik işsizlik verisi halen %3.5 gibi düşük bir değerde iken, enflasyon tepe noktadan düşmeye başladı. ABD’de bu vakitten sonra bir resesyon beklemiyorum.

AB’de ise işler iyi değil ama o kadar da kötü değil. EURO bölgesinde enflasyon tepe noktasından gerileyerek Aralık’ta %9.2’ye kadar düştü. İtalya, İspanya gibi yüksek kamu borcuna sahip ülkelerde tahvil piyasasında çöküş olmadı. Avrupa’da nispeten hafif bir resesyon riski var. Bu da hızla savaş öncesi düzeye gelmeye yaklaşan EUR/USD paritesine ve ECB faiz artışlarına set çekebilir.

Rusya’nın, savaşın gelişmiş ülkelerde yükselen enflasyon, artan resesyon riski ve piyasalarda bozulma  üçgeni yaratarak yaptırımlara karşın genel bir ekonomik bozulmaya neden olması için  ümidi kalmadı. Ukrayna Savaşı’na ve artan ABD-Çin ekonomik gerilimine rağmen tüm oyuncular bu yeni dünyaya adapte oldu.

Bu savaşın en büyük kazancı, yeşil enerji dönüşümünün ivmelenmesi olacak. Diğer yandan da, Ruslar örneğin beklenen 2023 taarruzu ile  örneğin Harkov gibi stratejik bir hedefi dalından kopartabilirse, o zaman başka senaryolar masaya gelecektir.

Burak Köylüoğlu

Mail listesine katılın

Yeni yazılardan haberdar olun.

Teşekkürler! Kayıt oldunuz.

Üzgünüz. Kayıt olamadınız.

İLGİLİ Yazılar

error: Tüm içerik koruma altındadır!