Yazımı bankacılık sektöründe çalışan genç profesyonellere yönelik önerilerimi kaleme almak için kaleme aldım. Bu metinde, diğer meslek gruplarında da çalışan genç profesyonellerin de yararlanacağı fikirlerin yer aldığını düşünüyorum.
Bankacılık sektöründe kariyer yapma konusuna stratejik olarak hep beraber bakarak konuya başlayalım.
Bankacılık mesleği, içinde çok sayıda uzmanlık alanı taşıyan, profesyonel anlamda hem belli bir alanda uzmanlaşmayı sağlayabilen, hem de genel bakış açısı kazanılabilecek bir yapıda yer alır. Bankacılık mesleği, ticaret hukuku, makro ve mikro ekonomi, matematiksel modelleme, yöneylem (operations research), finansal analiz, finansal yönetim, risk yönetimi, dış ticaret, hazine yönetimi, ürün geliştirme gibi çok sayıda dala dokunur ve bu bilimlerden yararlanır.
Bankacılık, aynı zamanda, kurum içi ve kurum dışı iletişimin çeşitli ve yoğun olduğu, doğal olarak çatışmaların ve işbirliği olanaklarının bir arada bulunduğu bir ortamdır. Bu meslekte, yerine göre çok sayıda iç ve dış müşteri, çalışma arkadaşı, operasyonel kontrol noktası, hedef veren ve performansı ölçen farklı birim ve yöneticiler olur. Bütün bu karmaşık ilişkiler yumağını yönetmek önemli bir sabır gerektirir. Bu sabır sizde yok ise, bu mesleği hemen bırakmak için bir yol çizin.
Bankacılık sektörü, önümüzdeki belli bir dönem gerçek büyümenin ortalama ya da ortalama altı olacağı, karlılıkların bu süre içinde ancak tatmin edici olacağı veya bunun altında kalacağı bir sektördür. Bunun anlamı şudur: Bu meslekte ücret ve haklar genel olarak bu orta vadeli eğilimin baskısı altında kalacaktır. Bunu bir kenara not alın.
Aynı zamanda bankacılık sektörü, gideren artan regülasyonlar ile denetlenen ve düzenlenen bir sektördür. Uzun vadeli olarak bu sektöre asla “bırakınız yapsınlar” (laissez faire laissez passer) düşüncesi egemen olmayacaktır. Bunun anlamı şudur: Müşteriye yönelik ve pazarlama kanallarında iyice yatay ama genel merkez boyutunda giderek dikeyleşen bir organizasyon yapısıdır. Böyle bir yapıda çalışmaya hazır olunuz.
Türkiye ekonomisi önümüzdeki dönemde risklerin daha da artacağı bir yönde ilerler konumdadır. Eğer tüm ekonomik sistemi bir insan vücuduna benzetir isek, bankacılık sektörü vücudun kalp ve damar sistemi ile aynı prensipte çalışır. Bankacılık sistemindeki sorun ekonomiye yani vücuda hızla yayılır, veya ekonomideki yani vücuttaki sorun derhal bankacılık sistemine etki eder. Bankalar tanım gereği yüksek kaldıraç ile çalıştıkları için, sistemde oluşan risk çarpan etkisi ile bankaları, bankaların içindeki temel girdilerin en önemlilerinden biri olan insan kaynağını etkiler. Bu neden ve sonuç ilişkisini meslek hayatınızda hiçbir zaman unutmayınız.
Bankacılık bütün bu şartlar içinde iyi bir uzmanlığın önem taşıdığı bir meslektir. Konusuna hakim ve iyi donanmış bir operasyon yetkilisi, uzmanlığı olmayan ve bankacılığı basitçe satış yapmaktan ibaret olduğunu düşünen bir kurumsal pazarlama yetkilisinden çok daha değerlidir (tersi de geçerlidir). Bu meslek, mesleğe hangi konumda başlarsa başlasın, hırslı, öğrenen, insan ilişkilerini güçlü tutan, gerçek anlamda uzmanlaşan profesyonelleri diğerlerinin önüne geçirir.
Bankalar dışarıdan, Türkiye’de yer alan kurumsal prensiplerini tamamlamış yapılar gibi görünse de, Türkiye’nin şartları içinde kendi alt kültürlerini yaratarak, bu kültürün prensipleri ile yönetilen kurumlardır. Hiçbir banka bir birine benzemez. Üstelik bu farklar bankaların ölçekleri arasında giderek farklılaşır. Örneğin Akbank ve Garanti Bankası bir birinden çok farklı bankalar olduğu gibi, bu farklılık örneğin YKB ile Denizbank arasında daha da fazladır. Her çalışan çalıştığı ve çalışmayı düşündüğü bankanın kültürünü ve yönetim yapısını iyi analiz ederek, kariyer yolunu şekillendirmelidir.
Bankacılıkta, reel sektörde olduğu gibi ekipler ve yakın çalışma grupları vardır. Bu bir yere kadar rasyoneldir. Doğal olarak her yönetici en yukarıdan aşağıya kadar kişisel özellikleri, iş yapış yöntemi, mesleki deneyim ve risk algısı anlamında güvendiği insanlar ile çalışmayı yeğler ve ekip kurar. Ne var ki, Türkiye’de genel olarak bu işin ölçüsü genelde kaçar. Bu kamu sektöründe de, reel sektörde de, finansal sektörde de görülen bir olgudur. Konusunda uzman, hırslı, insan ilişkilerini iyi yöneten bir profesyonel her dönemin ve her ortamın kilidini açan bir anahtar gibidir. Bu neden ile, kariyer planlamasında “ekip faktörünü” ihmal etmenizi ve ilk önce kendi başarınızı objektif ve sübjektif kriterlerin bütününe göre oluşturmanızı öneririm.
İyi ve kaliteli yöneticiler, çalışanlarının önünü açar, deneyimlerini zenginleştirir. Bankacılık sektöründe oransal olarak azalan, ancak sistemin omurgası olan yönetici yetiştiren yöneticiler vardır. Bu yöneticilerin ekibinde yer almaya çalışın. Bankacılıkta iyi ve teknik bir yöneticiden öğreneceğiniz bilgi ve deneyimi yirmi yıl sonra bile kullanabilirsiniz. Önünüzü kesen, ortam ve yöneticilere belli bir süre sabır edin. Ekonominin sihirli elinin bu tür ortam ve kişileri denklemden çıkarabileceğini unutmayın. Veya siz bir fırsat yaratın, başka bir şeride geçin. Şerit hızlı akmıyorsa, başka bir şeride geçmek ya da alternatif yollar bulmak sizin inisiyatifinizdedir. Kimse size fırsat yaratmaz.
Bankanın hangi bölümünde çalışırsanız çalışın, iyi derecede ekonomi, ticaret hukuku, finansal analiz öğrenin. Bir muhasebeci gibi muhasebe, bir TMU çalışanı kadar hazine yönetimi, iyi bir dış ticaret uzmanı kadar akreditif bilgisine, bir cari işlemler yetkilinin sahip olduğu kadar değerli kâğıt hukuku bilgisine sahip olun. Bankacılık kariyerinizde çok parçadan oluşan bir İsviçre çakısı gibi bir yetkinlik ve uzmanlık portföyü oluşturmanın önemli olduğunu not alın.
Hafızanızı iyi eğitin. İyi bir bankacı yıllar önce bile önüne gelmiş olan bir finansal tablo setini, firmanın faaliyet alanını, bir yatırım projesini veya çözmesi gereken bir sorunu hatırlar ve bunu başka bilgi ve deneyimler ile bağlar.
Ekonomideki arz ve talep dengesinin nasıl işlediğini unutmayın. Unutmayın bu ekonomik dönem arz ve talep eğrilerinin denge noktalarının sola yani çalışanlar için daha yüksek katma değer üretmeleri gereken, karşılığında hak ve ücretlerin daha az artacağı bir dönemdir. Ülke ekonomisi, bankacılık sektörü arasındaki ilişkiyi her zaman hatırlayın. Bankaların öz varlık getirilerinin bu kadar düştüğü ortamda, herkesin üzerine düşen görev; kendilerinin ve ekiplerinin üretkenliğini (productivity) arttırmasıdır. Bu ortamda, bir kurumsal bankacılık yetkilisinin daha nitelikli ve karlı bir portföy oluşturması gerekirken, bir dış ticaret uzmanının daha çok sayıda işi nitelikli bir şekilde tamamlaması gerekir. Bu gerçeği bankaların çalışanlara koyduğu bir hedef baskısı olarak düşünmeyin. Ekonomik olmayan hiçbir şey kalıcı değildir. Gerçeğin diğer yarısında, bankaların üretkenliği arttırmak için tercih ettikleri belli sayıda doğruluğu tartışılır yöntemler vardır. Bu kurgu ve yöntemleri “Süpermarket Bankacılığının Sonu: Bankacılık Sektörünün Kısa Eleştirisi” isimli yazımda değinmiş idim.
Üretkenlik artışı, profesyonellerin çalışma disiplin ve verimliliğini arttırması, moral ve kurumun ortak hedeflerine ulaşma isteği ile kişinin uzmanlık ve yetkinliklerini arttırması ile birleştirilerek sağlanabilir. Sadece “Güneş çarığı, çarık ayağı sıkar” prensibinin uygulandığı herhangi bir kurumda, kalıcı bir üretkenlik artışının başarılması düşük bir olasılıktır.
Genç bankacılara önerim, eğer bulunduğunuz kurumda sistem doğru işlemiyorsa, bunu bir kenara not alın. Kendi üretkenlik artış hedefinize engel olacak bir mazeret olarak bunu değerlendirmeyin. Sistemi değiştiremezsiniz, kötü işleyen bir sistemin size ve mesleğinize olan etkisini yönetebilirsiniz.
Hangi bölümde çalışıyorsanız çalışın, “Outlook, Excel ya da Powerpoint Bankacısı” olmayın. Yaptığınız işin neden ve sonuçlarını iyi analiz edin. Göreviniz gereği raporlama ağırlıklı çalışsanız dahi, yaptığınız raporların kaynak, yöntem ve sonuçlarını iyi analiz edin.
Bankacılık risk ve getirinin beraber yönetildiği teknik bir meslektir. Bu meslekte yetkinlikleriniz ve deneyiminiz arttıkça, mesleğin ana prensiplerinin üzerine kendi prensiplerinizi geliştirin. Prensiplerinize uymayan hiçbir krediyi vermeyin, o işi veya işlemi yapmayın. Bunu da sağlam ve akılcı gerekçelere bağlayın. Unutmayın ki, iyi bir bankacı riski azaltan ve aynı zamanda iş getiren, işi yapan ve işi sonuçlandıran bir profesyoneldir.
Bankacılık çok yönlü, pek konu ve işe eli değen, uzmanlık ve nitelik gerektiren bir iştir. Bu mesleğin hem uzmanlık, hem de genel bir bakış açısı gerektirdiğini unutmayın.
Tüm genç ve eski meslektaşlarıma sevgiler ile,
Yeni yazılardan haberdar olun.